Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

31 Aralık 2010 Cuma

Melekler Erkek Olur hamdi koç

türkiye 2de gerçekten hakkı verilmeyen, diğer yerli yapımlardan çok farklı bir kitap

toza sor

Telgrafla yolladım, gururla izledim telgraf memurunun şiirimi okuyuşunu, Camilla'ya şiirim, Arturo'dan Camilla'ya bir damla ölümsüzlük. Memura telgraf ücretini ödeyip karanlık kapı eşiğime döndüm, haberci çocuğu beklemeye başladım.
Aynı oğlan bu kez bisikletle geldi. Telgrafı Camilla'ya verişini izledim, Camilla'nın telgrafı okuyuşunu, omuz silkip telgrafı parça parça edişini, parçaların uçuşarak yerdeki talaşa karışışını izledim. Ernest Dowson'un şiiri bile onu etkilememişti, Dowson bile.
Canın cehenneme öyleyse Camilla! Seni unutabilirim. Param var. Sokaklar senin bana veremeyeceğin şeylerle dolu. Main sokağı ile Beşinci caddeye öyleyse, uzun loş barlara, King Edward'ın mahzenine, ve orda gülümsemesi hastalıklı sarışın bir kız, adı Jean, ince, veremli gibi, ama katı da, parama aç, ağzı dudaklarımda, elleri pantolonumda, o hastalıklı güzel gözler atmaca gibi bakıyor her dolara.
"Demek adın Jean," dedim. "Ne kadar güzel bir ad. Çok güzel." Dans edelim, Jean. Dönelim, bilmiyorsun elbette ama bir kaçıkla dans etmektesin mavi tuvaletli afet, toplum dışı bir serseri ile, ne balık, ne de kuş. Ve içtik ve dans ettik ve tekrar içtik. İyi çocuk şu Bandini, patronunu çağırdı Jean. "Bu Bay Bandini. Bu da Bay Schwartz." Güzel, el sıkışalım. "Çok hoş bir mekânın var Schwartz, kızlar da öyle."
Bir içki, ikinci içki, üçüncü içki. Ne içiyorsun sen Jean? Tadına baktım, kahverengimsi bir sıvı, viski olmalı, nasıl da buruşturmuştu yüzünü içerken. Viski değildi ama, çaydı, bardağı kırk sent Jean, seni küçük yalancı seni, büyük bir yazarı kazıklamaya çalışıyorsun demek. Beni kazıklama Jean. Bana yapma bunu, insanla hayvan arasında fark gözetmeyen Bandini'ye yapma.
Al öyleyse, beş dolar, sakla, ama içme Jean, öylece otur ve gözlerimin yüzünü taramasına izin ver çünkü saçın siyah değil sarı, ona benzemiyorsun, hastasın ve Teksas'da bakmak zorunda olduğun bir annen var ve fazla para kazanmıyorsun, içki başına yirmi sent sadece. Arturo'dan topu topu on dolar kazandın bu gece, zavallı küçük kız, bir bebeğin tatlı bakışlarına ve bir hırsızın ruhuna sahip zavallı küçük kız. Denizcilere git tatlım. Onların on doları olmayabilir ama bende olmayan bir şeye sahipler, bende olmayan, Bandini'de, o ki ne kuş ne de balık, iyi geceler Jean, iyi geceler.

30 Aralık 2010 Perşembe

eğer-if-Rudyard KIPLING

Rudyard KIPLING


EĞER
Eğer herkes çıldırmış seni suçlarken...
Sen başını dik tutabilirsen,
Eğer herkes senden kuşkulanırken...
Sen kendine güvenebilirsen,
Ama bu kuşkulara da hoşgörülü davranırsan,

Eğer bekleyebilir ve beklemekten bıkmazsan,
Veya hakkında yalan söylenirken...
Sen yalan söylemezsen,
Ya da senden nefret edilirken...
Sen nefret etmezsen,
Ve yine de insanlara tepeden bakmaz...
Ukalalık etmezsen:

Eğer düş kurabilir...
Ve düşlerinin tutsağı olmazsan,
Eğer düşünebilir...
Ve düşünceleri ihtirasın haline getirmezsen;

Eğer hem Zaferi hem de Felaketi göğüsleyebilir
Ve bu iki sahtekâra da eşit davranabilirsen;

Eğer söylediğin gerçeklerin...
Üçkağıtçılar tarafından...
Aptalları tuzağa düşürmek için çarpıtıldığını...
Duymaya dayanabilirsen,
Ya da yaşamını adadığın eserler yıkıldığında...
İşe koyulup yıpranmış araç gereçlerinle,
Onları yeniden yaratabilirsen:

Bütün kazanımlarından bir yığın oluşturabilsen
Ve hepsini bir yazı-turayla riske atabilsen,
Ve kaybettiğinde yeniden baştan başlayabilsen
Ve kayıpların hakkında tek bir söz bile etmesen;

Eğer yüreğini, beynini ve kaslarını...
Bütün yıpranmışlıklarından sonra bile
Yeniden dönüş için zorlayabiliyorsan,
Ve içinde, onlara "Dayan!" diyen...
İradenden başka hiçbir şey kalmamışken...
Dayanabiliyorsan

Eğer erdemlerini koruyarak kalabalıklarla konuşabiliyorsan,
Ya da insanlığını unutmadan krallarla birlikte yürüyebiliyorsan,
Eğer ne düşmanların ne de sevgili dostların seni incitebiliyorsa;
Eğer herkes sana güvenebiliyor ama yapamayacağın şeyleri beklemiyorsa,
Eğer sen acımasızca geçen her dakikanın her saniyesini...
Uzun bir maratonda gibi koşabilirsen,
İşte o zaman Dünya ve içindeki her şey senindir,
Ve daha önemlisi-sen artık Adam olmuşsundur oğlum!

Çeviren Emre KONGAR

Diablo 3 - The Demon Hunter Trailer

diablo 3 yeni karakter

gerçek gibi oyun izlemek eğlenceli

29 Aralık 2010 Çarşamba

bostanlı-üçkular feribot

Bu satırları bostalı-üçkuyular arabalı vapurundan yazıyorum. Vapurla bir de arabalı vapurla seyahat etmek gerçekten harika. Bir kötü yanı sadece 10.30 'a kadar olması. Yıllardır en çok tercih ettiğim toplu ulaşım aracı. Bir tarafta İzmir şehir manzarası, bir tarafta açık deniz. Şehir manzarasında çok gecekondu falan olduğunu düşünebilirsiniz. Bence o manzara bile şehire bir ağarlık veriyor. sanki İzmir'i daha anadolulu yapıyor sanki...
Bu şehir manzarasını (gecekondu-varoş ve yalının otantik uyumunu) en iyi göztepe vapurunda göre bilirsiniz. bazen işim gereği bazen de şartlar öyle gerektirdiği için İzmir'in hemen hemen her yerini bilirim. Her bölümünde çeşitli anılarım var. Göztepe vapuru geçmiş anıların vapuruysa, Bostanlı-Üçkuyular feribotu ise hayal vapurudur sanki. Açık deniz olan tarafına bakıp uzaklara dalmak mümkün. Olmadık yerlere gitmek. Olmadık yerlerden gelmek. Feribotun ilginç yanlarından biri de şudur; sabah - akşam iş saatleri dışında çok boş olur. Bazen tek araba, bazen içinde 9-10 kişiden başka olmaz. İşte öyle zamanlarda bir de açık deniz tarafına oturursan eğer, bir de yanında bir demli çay varsa; deyme keyfine..
Feribot notları şimdilik bu kadar....
Saygın SEKİZKARDEŞ

27 Aralık 2010 Pazartesi

hırs/Necip Fazıl Kısakürek

Hırs

Sen kaçan bir  yavru ceylansın dağda,
Ben peşine düşmüş bir canavarım,
İstersen dünyayı çağır imdada
Yeryüzünde bir sen bir de ben varım!

Seni korkutucak geçtiğin yollar,
Arkandan gelecek hep ayak sesim,
Sarıp vücudunu hayali kollar,
Enseni yakacak ateş nefesim.

Kimsesiz odanda kış geceleri
İçin ürperdiği demler beni an!
De ki: "Odur sarsan pencereleri!.."
De ki: "Rüzgar değil odur haykıran!"

Göğsümden havaya kattığım zehir
Solduracak bir gül gibi ömrünü,
Kaçıp dolaşsan da sen şehir şehir
Bana kalacaksın yine son günü.

Hırsım gibi sonsuz yaşarsan sen de,
Ben ölümle sırdaş olur beklerim.
Hırsıma toprağı rakib etsen de,
Mezarında bir taş olur beklerim.

fıkra

Kraliçe Elizabeth, Obama ve Erdogan ölmüşler ve doğruca cehenneme gitmişler.
Bir gün Kraliçe Elizabeth "Ben Britanya'yı çok özledim.
Britanya ile konuşmak istiyorum.Bakayım ne yapıyor herkes " "demiş.Telefonu açmış ve 5 dakika konuşmuş ve sonra da dönüp
-Şeytan borcum ne ? demiş.Şeytan,
-5 milyon dolar,diye cevap vermiş.Kraliçe vakur bir edayla,derhal bir çek yazmış ve geçmiş koltuğuna oturmuş.
Obama ,buna fena içerlemiş ve başlamış bağırmaya;
-Ben de, ben de özledim ABD'yi. Ben de herkes ne yapıyor, bilmek istiyorum,demiş.O da telefona sarılmış ve 2 dak.konuşmuş ve telefonu
kapatmış ve sormuş şeytana;
-Borcum ne kadar?Şeytan
-10 milyon dolar,demiş.Obama çok bozulmuş ama o da bir çek yazmış ve geçmiş sandalyesine oturmuş.
Erdoğan,onları çok kıskanmış, bas bas bağırmaya başlamış.
One minute,One minute,sıra bende,sıra bende!Ben de Türkiye'ye telefon açmak istiyorum.Bakanlarımla,yardımcılarımla ,parlamentodaki herkesle konuşmak
istiyorum,demiş.Türkiye'yi aramış ve yaklaşık 20 dakika konuşmuş,konuşmuş ,konuşmuş
Sonra da Şeytana sormuş
-Benim borcum ne şimdi?Şeytan;
-20 dolar ,demiş.Erdogan şaşırmış;
-Yirmi dolar mı? O kadarcık mı? demiş.Şeytan cevap vermiş;
-Evet.  Eğer bir cehennemden diğerini ararsan, şehiriçi konuşma oluyor.

--------------------------------------------------------------------------------------
 Memleketi Cehenneme dönüştürenlere ithaf....

20 Aralık 2010 Pazartesi

2 haftalık evli çift

Evden çıkmak üzere kapıya yöneldiği sırada karısı sorar; "Nereye gidiyorsun hayatım?"
Adam soruya duraksamadan; "Bara gidiyorum bi tanem arkadaşlarımla bişeyler içeceğiz.." diye yanıt verir.
Karısı hemen sevecen bir ses tonuyla "Aman da aman benim kocacığım içki mi istiyormuş!" diye hemen minibar'a koşar ve 12 ülkeden 25 degisik içki çeşidini adamın karşısına koyar...
Adam bunun üzerine; "Benim düşünceli tatlı sevgilim. Çok teşekkür ederim, ama barda... Biliyorsun.. Buz gibi bardakta...."
Adam daha cümlesini bitiremeden kadın hemen mutfağa koşar, derin dondurucudan çıkardığı bardağı koşa koşa adama getirir.. "Aman da aman benim aşkım içkisini buz gibi bardakta mı içmek istiyormuş.. Al bakalım." diyerek bardağı adama verir.
Adam şaşırmış vaziyette; "Benim güzel kurabiyem. Ama barda buz gibi içkimi içerken yanında yediğim çerezler. Bilsen canım nasıl çekti. Sana söz, 2-3 saat içinde döneceğim."
Kadın; "Aman da aman benim canımın içi kocacığım çerez mi istiyormuş." der ve koşa koşa içeri gider.
Döndüğünde bir tepside 15 çesit çerez, fıstık, fındık, ne ararsanız tabaklara koyup adama getirir. Adam artık dudaklarını ısırmaya başlamıştır ve son bir güçle kadına der ki; "Ama benim güzel meleğim, barda biliyorsun hani arkadaş arkadaşa ortamda. Erkek erkeğe bi muhabbet vardır bilirsin, hani biz kendi aramızda biraz "rahat" konuşuruz.." der.
Ve bunun üzerine kadın ona gülümser; "Aman da aman benim bitanecik kocacığım erkek erkeğe rahat muhabbet etmek mi istiyormuş. O zaman... BANA BAK OĞLUM! AL ŞU LANET OLASI IÇKİNİ BARDAĞINA DOLDUR VE ÇEREZLERİNİ DE YE ZIKKIMLAN, HİÇBİRYERE GİTMİYORSUN ANLADIN MI

16 Aralık 2010 Perşembe

garanti bankası

bu kadarınada yuh artık garanti bankasından sms geldi
''garanti tam destekten kredi alan herkese yılbaşı piyango bileti hediye''
ne yapacaklarını şaşırdılar

14 Aralık 2010 Salı

24 Kasım 2010 Çarşamba

Charles Dickens

İki şehrin hikayesi ve büyük umutların arasında çok benzerlik var. Tamam aynı yazar yazmış ama asıl garip olan aynı semboller kullanılmış. İki Şehrin hikayesi'ndeki (tabii bu kitabın kalitesi büyük umutlarla kıyas bile kabul etmez) örgü ören orta yaş kadın senbolü büyük umutlarda bir an bile olsa aynen kullanılıyor, her iki kitaptada işini an iyi derecede yapan birer adam var . Büyük umutlarda avukat, iki şehrin hikayesinde bankacı. Bu adamlar kendi işlerinde en profesyonel insanlar. Ve de iyilerin yanında, her iki kitaptada karakterler birbirine bağlanıyor. Bir ilgileri ve ortak bir geçmişleri var

cem yilmaz-soru cevap-izle

12 Kasım 2010 Cuma

7 Kasım 2010 Pazar

kredi taksitlerine gelen zam

Kredi kullanıyorsun. Kullandıktan sonra kanun çıkıyor. Kredilere zam geliyor. Bunu da bankalar kendi karşılayacakları yerde tüketiciye yansıtıyor. Bunu Avrupa'da yapmak mümkün mü?
Mümkün değil. Bizi avrupa birliğine neden almıyor ? İşte bu nedenlerden

5 Kasım 2010 Cuma

stephen king

Kara Kule. Ömür törpüsü. bu yorum yeterli

yüzüklerin efendisi

evet emek var, efekt var. Ama beğenmedim. İzlerken etkilendiğim yerler oldu. Ama hiç iz bırakmadı.
Oyunculuklar inanılmaz derecede başarısızdı. Frodo'nun 'eyvah boku yedik şeklindeki bakışı'' hep aynı. Her durumda aynı. Tamam filmi izlerken iyi. Ama sonra hiç tat bırakmadı
beğenmedim.
Saygın Sekizkardeş

inception

artık bir filmi 10 dakika izledikten sonra sonunu %60 tahmin ediyorum. Filmi beğenmedim diyemem.
Ama o kadar rüyadan sonra filmin zaten gerçek hayatta bitmesini beklemiyordum. Güzel bir film. Ama sorulması gereken sorulardan biri de sanırım.
''Mal ve Cobb'un yarattığı hayali dünyada, kendi zihin Araf'ında kalması gereken Saito, hangi sebeple orada bulunmaktadır'' (divxplanet)
burada biraz seyirciyi zorluyor . Matrix e gelince seri filimleri olan 2 ve 3 te ne kadar saçmaladıklarını anlatmakta aslında bizlere. Filmin matrix'i hatırlatan çok yanı var. Ama tutarlılık olarak daha başarılı. İnsanları pil olarak kullanan bilgisayarlar neden öküzleri, inekleri kullanmamakta. Sanal dünya yaratacaklarına, sanal ova yaratır onlarda gezerler. Ama yok illa insandan enerji üretecekler.
Bize resmen bu senaryoyu yutturdular.
 ''inception'' a baktığımızda en azından rüyanın içinde mantık ve tutarlılık zaten aramıyorsun. Bu da 'inceptionu' çok daha tutarlı bir hale getirmekte.
Saygın SEKİZKARDEŞ

4 Kasım 2010 Perşembe

internette satış

Ekşisözlükten alıntıdır.Okuyalım.
"şu sıralar site üzerinde dolandırıcılık yapanların reklamlarını yapmakta, ilanlarını ana sayfadan vermektedir. şimdi bir online satış mağzam olsun. önce cimri.com'a üye oluyorum. sonra türkiye'de hiç bir yerde satılmayan bir ürünü, mesela bir fotoğraf makinesini satışa çıkarıyorum. makinenin abd satış fiyatı 150$ olsun, türkiye'de ortalama 350tl'ye satılabilir. fakat ben bu ürünü mağzamda 850tl'ye satıyorum. sonra gittigidiyor'a abone olup bu makineden 100 tanesini 450tl'den satışa çıkarıyorum gittigidiyor bu saatışı ana sayfasındaki reklam bölümünden %48 indirimle x marka fotoğraf makinesi diye yayınlıyor insanlar ilana tıklıyor. cimri.com ya da google üzerinden aradıklarında makinenin gerçekten 850tl'ye satıldığını görüyorlar. 850tl'den başka bir fiyat görmüyorlar çünkü bu makine türkiye'de başka hiç bir yerde satılmıyor. zira makineyi özel getirttim ve kendi sitemde bu fiyata satıyorum. başka bir yerde yok. insanlar abd'de aslında 150$'a satılan bu makineye 450tl öderken büyük bir indirimle satın aldıklarını sanıyorlar. ve makineler kapış kapış gidiyor."


Bu yazıyı görünce bugün durum nedir diye baktım 1 adet günün fırsatı fotoğraf makinesi var.

Kodak Easyshare M381 MD81 Dijital Makine

yüzde %49 indirimli diye 209,90 TL'ye satılmakta. Cimri.com'dan bakıyoruz ürünü satan bir site var bu site vadii.com isminde ilk defa adını duyduğum bir site.orada ürün : 404,89 TL fiyat ile satılmakta.

Şimdi google'a bakıyoruz aynı fotoğraf makinesi yurt dışında 140 dolara satılmakta. Aynı ürünü 180 dolara da satan var tabi. Bu durumda 140 dolar x 1.5 tl= 210 tl satılabilir bir fiyat gibi Türkiyemiz için gayet uygun. Aynı ürün vatanbilgisayarda 403 tl'den satılmakta. Bu durumda vadii sitesindeki fiyatla karşılaştırınca ürün yüzde 49 indirimli olmakta. Şimdi Kodak'ın geçenlerde gazetelerde verdiği ilan ile garantili Kodak ürünlerinin Türkiye'de sadece belirli satıcılardan alındığı diğer ürünlerin garanti kapsamı dışında olduğuna da bakarsak bu tür nadir bulunan ürünlerin yüzde 49 indirimle satılması sizce ne kadar doğru? veya " % 49" indirim ne kadar doğru?

EMİN ÇÖLAŞAN

EMİN ÇÖLAŞAN YAZDI

'Birand'ın yerinde ben olsaydım, sokağa bile çıkamazdım!'

EMİN ÇÖLAŞAN YAZDI


Mehmet Ali Birand ile Uğur Dündar arasındaki "Hırsızlık" tartışmasına Emin Çölaşan da katıldı. Birand’ın eski defterlerini karıştırdı.

TRT’yi dolandırmaktan hüküm giyen Birand’ın eski defterlerini Sözcü gazetesindeki köşesinde yazan Çöalaşan, Birand’ı pişkinlik ve utanmazlıkla suçladı.
(...)Bu sözleri basında okuyunca kafam geçmişe gitti. Mehmet Ali o yıllarda Brüksel’de, TRTye çalışıyor. (Kendisi çifte vatandaştır. Aynı zamanda Belçika uyruğuna geçmiştir.) Habere ilişkin bazı harcamalarını TRT ödüyor... Ve bizim Mehmet Ali düzmece belgelerle, sahte imzalarla bu devlet kurumundan fazladan çok büyük paralar tırtıklamayı başarıyor.
TRT Teftiş Kurulu bu rezalete el koyuyor. Brüksel’e müfettişler gönderiliyor, yapılan araştırmalarda belgelerin düzmece ve hileli olduğu bire bir ortaya çıkanlıyor. Örneğin 100 dolarlık faturanın başına 1 rakamı ekliyor ve TRT’den 1.100 dolar çekiyor.
Sonuçta Mehmet Ali mahkemeye sevkediliyor. Ankara 17.-Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılanıyor, 11 ay 20 gün hapis cezası alıyor.
O günkü yasalara göre mahkeme kendisine hafifçe bir kıyak yapıyor. Eğer 12 ay ceza alsa cezaevini boylayacak. Böylece 10 günle yırtıyor ama ismi sabıka kayıtlarına geçiyor.
Bu karar Yargıtay tarafından onanıp kesinleşiyor. İkinci dolandırıcılık dosyasını TRT Genel Müdürü Tayfun Akgüner geciktiriyor.
Yargılama sonunda ikinci bir karar: "Devleti dolandırdığı ve sahtecilik yaptığı sabit olmuş, ancak zamanaşımı nedeniyle davası düşürülmüştür."
Uğur Dündar’ın yukarıdaki sözlerini okuyunca aklıma bu yüz kızartıcı olaylar geldi. Ben o zaman Mehmet Ali’nin kimliğini, devleti nasıl dolandırdığını, yazdığım çok sayıda yazıyla ve belgelerle kanıtlamıştım. Ağzını açıp bir tek yanıt veremiyordu. Suspus olmuştu. Şimdi iki televizyon kanalının başında. Oralarda oğlunun şirketine işler verip Aydın Doğan’in parasıyla ona da köşe döndürüyor...
Ve kaçın kurası Mehmet Ali, şimdi bu balık hafızalı ve unutkan toplumda, sokaklarda "Muteber ve meşhur adam!" olarak dolaşıyor.

Biz onun yerinde olsaydık, "Dolandırıcılıktan, sahtecilikten" hüküm giymiş olsaydık, herhalde utanır ve evden dışarı çıkamazdık. Mehmet Ali Birand Türk gazeteciliğinin yüz aklarından sadece biridir! İçimizde daha nice Birand’lar var.
Emin Çölaşan /Sözcü

Sözci gazetesinde yayınlanmıştır

sensible world of soccer 96

sensible world of soccer 96

dünya da şu ana kadar yapılmış ve yapılacak  en iyi, en güzel futbol oyunu. Bir ara bu oyunu belkide dünya da en iyi oynayan kişiydim.
neden bu oyun bu kadar iyi.
Çünkü tek vuruş tuşu var
bu nedemek
uzunpas
kısa pas
normal şut
fasolu şut
aşırma vuruş
orta sağadan şut
aşıtma pas v.s
bütün bunları tek vuruş tuşuyla yapıyorsunuz
sizin oyuna katkınız yüzde yüze yakın hale geliyor böylece. diğer oyunlarıdaki gibi futbolcu acaba nasıl vuracak diye bakmıyorsunuz. dünyanın tüm takımlarının
ve çoğu ülkenin 2 . liglerinin olması da ayrı bir olay

john fowlers, büyücü

bir adamın akdenizin o güzel coğrafyasında, hayal gücünü zorlayan bir oyunun içinde kendisini bulması.
güzel piskolojik bir roman
en azından farklı va alışılmamış
okunması gereken 20 kitaptan biri 

2 Kasım 2010 Salı

bu penaltı oldu mu


bu penaltı oldu mu delikanlılığa sığdı mı?

Dünyanın en iyi golleri

http://sayginblog.blogspot.com/

http://sayginblog.blogspot.com/

ömer hayyam

CENNETTE HURİLER VARMIŞ KARA GÖZLÜ
İÇKİNİN DE ORDAYMIŞ EN GÜZELİ
DESENE BİZ ÇOKTAN CENNETLİK OLMUŞUZ
BİR YANDA ŞARAP BİR YANDA SEVGİLİ

ÖMER HAYYAM

ılıksu kampı


Ilıksu kampı çok önemli bir yer
harika güneş alır
güneşin içinize doğduğunu hissedersiniz
umarım kampı çok bozmamışlardır

milli takımın primleri

Almanya maçının primi kişi başına 200 bin dolarmış.
İyi ki kaybetmişler. Bu adamlara kimin parasını veriyorlar anlamış değilim. Kime sordular. O parayla kaç tane en azından süper bir tane kimsesiz çocuklar yurdu kurulabilir.
Azerbaycan karşısındaki rezalet neydi. Belki onlar benden iyi oynuyorlar ama ben tüm enerjimi ortaya koyardım en azından  maçı ayakta bitirmezdim.

Basketbol milli takımı ne? Hidayet resmen para dilendi. Senin paraya ihtiyacın mı var ?
Tamam mutlu oluyoruz. Size teşekkürler ama oldu mu bu yaptığın.

ABD birinci oldu adamlar 25 bin dolar prim aldı, bizimkiler trilyonlar. Ama biz daha zengin bir ülkeyiz ya normal.

hem ikinciliğe çok az prim ver şampiyonluğa döktür.

bir öneri de şu tamam kazanınca para alsınlar kaybedince de onlar devlete para versin
aynı oranda . Noollduu. Oldu mu?

salih memecan

salih memecan'ın iktidar yanlısı olan müthiş karikatürlerini görüyoruz ve midemiz bulanıyor.
salih kulakların çınlıyordur
senin kulakların daha çoooooooooooook çınlayacak çok

31 Ekim 2010 Pazar

Neyzen Tevfik

Şerefsiz

Ne ararsın tanrı ile aramda?
Sen kimsin ki orucumu sorarsın?
Hakikaten gözün yoksa haramda,
Başı açığa neden türban sorarsın?

Rakı, şarap içiyorsam sana ne?
Yoksa sana bir zararı içerim.
İkimizde gelsek kıldan köprüye,
Ben dürüstsem sarhoşkende geçerim!

Esir iken mümkün müdür ibadet?
Yatıp kalkıp Atatürk’e dua et.
Senin gibi dürzülerin yüzünden,
Dininden de soğuyacak bu millet.

İşgaldeki hali sakın unutma!
Atatürk’e dil uzatma sebepsiz.
Sen anandan yine çıkardın ama,
Baban kimdi bilemezdin şerefsiz!

Neyzen Tevfik



''Ben dürüstsem sarhoşkende geçerim!'' diyor
''Yatıp kalkıp Atatürk’e dua et.'' diyor
Birşeyler diyor Neyzen

cbü dost cafe game

cbünün cafesi
hiçbir akıllının çıkıp bir cafe kurmadığı şark uyağını bir adamın kurduğu cafe .
bolca zaman geçirdiğimiz yer
diğer cafelerden farklı olarak birada içebiliyoruduk. Birde game diye bir yer vardı.
onu yıktılar. hikaye bir yerdi ama olsun.
bu iki yerinde İzmir'de oturup manisaya gelenler için ''sanki evimden çok uzakta üniversite okuyorum havası verdiği'' kesindir. Sisten eve gidemediğiz zaman buralarda beklenirdi. Ne batak oynadım oaralarda bea

vagon cafe

B.A.L'ın (Bornova Anadolu Lisesi'nin ) otostop çekilen yolunun oarada bir eski vagonu cafe yapmışlardı. Arkadaşlarla giderdik. Müthiş bir albenisi vardı. İşte o zaman bu dijital makinalar olsaydı çekerdik. Belki fotoğrafları vardır birilerinde...

BÜYÜ

BÜYÜ
Şeytan dağındaki mağarada
Duydum, büyücü bir kadın yaşarmış
Aşka inanmayan taş kalplileri
Büyüler, kara sevdalı yaparmış.

Yüreğimde yenilginin acısı
Yollandım şeytan dağına
Az gittim uz gittim bir akşam üstü derken
Vardım büyücünün mağarasına

Dedim ki, bir halden bilmeze düştüm,
Al bütün varımı yoğumu
Bir büyü yapta anlasın
Sevdanın ne yaman şey olduğunu

İki yürek oydu iki taştan,
Koydu bulanık bir suya
Üç vakit sonra gel diye
Seslendi kör kuyuya

Üç gün, üç ay, üç yıl bekledim
Derken bir akşam üstü çalındı kapım
O kendini beğenmiş deli dolu kız
Ne hale gelmişti Allah'ım!

Kara gözlerinde şimdi
Kara gecelerin acısı vardı
Ağladı kapandı ayaklarıma
Sev beni, sev diye yalvardı

Git dedim istemiyorum artık
Biraz da sen öğren ağlamasını
Geceler boyu duy bir yol
Yalnızlığın kahreden acısını.

İnanmayın dostlar, inanmayın...
Ne büyü var ortada ne de büyücü.
Yıllardır kendimi avutmak için
Uydurdum bu yaşanmamış öyküyü...

Erdoğan ALKAN


GEÇMİŞ YAZ

GEÇMİŞ YAZRü'yâ gibi bir yazdı. Yarattın hevesinle,
Her ânını, her rengini, her şi'rini hazdan.
Hâlâ doludur bahçeler en tatlı sesinle!
Bir gün, bir uzak hatıra özlersen o yazdan

Körfezdeki dalgın suya bir bak, göreceksin:
Geçmiş gecelerden biri durmakta derinde;
Mehtâb... iri güller... ve senin en güzel aksin...
Velhasıl o rü'yâ duruyor yerli yerinde!
YAHYA KEMAL BEYATLI

izmir fotoğrafı

İZMİRİN BU HALİNİ HATIRLAYAN VAR MI ?

BEN TAM ANIMSAMIYORUM

varyant piyano bar

Bu manzaranın göründüğü açıda PİYANO BAR diye bir cafe bar vardı. Şimdi çocuk müzesi oldu ve çook kötü oldu. Eskiden harika bir yerdi . Şimdi ise kimsenin uğramadığı bir bom-boş çocuk müzesi. Bir barın çocuklar için bir müze olduğunu duysam iyi olmuş diye düşünürüm.Ama burada durum daha farklı.

Lise 1 de topladığım bayram harçlıklarıyla tek başıma öğleden sonra geldiğim ve İrfan Abi'yle tanıştığım yer. Çok anılarımın olduğu mekan. Çoğunda bar kapalıydı. Cami ve kredi yurtlara yakın olduğu için barın ruhsatını iptal etmişlerdi.

18 yaşıma geldiğimde yazımı değerlendirmek için bir kitap pazarlama şirketine işe girmiştim. Satışlar falan iyi gidince adamlar bana araba verdi. 18 yaşımdayım ve altımda 24 saat bende olacak bir araba.
Doğan mı Şahin mi ne.
Benzin bana ait, maaş yok, yemek yok, sigorta yok sadece prim var. Ama olsun o yaşımda altımda bana verilen bir araç var.
Bir de mis gibi +bilmem kaç derece İzmir sıcağı var. Araba bana verene kadar satışlar iyidi. Sonrası çoşku...
En sonunda şu rutin vardı. sabah toplantısı.(Toplantı deniz gören bir çatı katında yapılıyordu). Toplantıdan sonra Piyano bara. Bar kapalı ruhsatı iptal. Bahçesinde bir hamak var. Gölgede. Manzara İzmir'in en güzel manzarası. İrfan Abi arkadaşıyla 6 lı ganyan çalışıyor. Ben hamakta. Öğleye doğru benim getirdiğim tavuğu mahzende İrfan abi yapıyor. Uygun bir şarap açılıyor ve gün böyle geçiyor. Arada bir de satışa çıkıyordum sanırım. Bir lira falan ben de kupona katkı da bulunuyordum sanırım

İZMİR'İN KARLI FOTOĞRAFI

Belediyeden çekildiği belli.

Haber Ekspres'te çalışmıştım birara benim de hiltonun çatısından fuardaki dönme dolabı çektiğim bir fotoğraf vardı. O zamanlar (sanki 40 yıl geçmiş gibi anlattım ama) dijitaller yeni yeni çıkmıştı. Ben de filimli canon AE_1 'le çekmiştim o fotoğrafı. Filimler ne oldu bilmiyorum. Elime geçerse onları da yayınlarım
Sony 5 mega piksel bir makinaya 2003-04 zamanı 700 tl vermiştim . Şimdi 12 piksellik makinalar 200 tlydi. 

30 Ekim 2010 Cumartesi

sil baştan

sil baştan ken grimwood kitabı. daha önce defalarca işlenmiş bir konuyu,
Kendi bedenine 18 yaşındaki haline geri dönsen ne yapardın.
Neleri aynı yapardın, neleri değiştirirdin diye soruyor. Bu kısır döngü durmadan tekrarlanıyor.
Edebi bir eser diyemem ama 3 günde biten ve sürükleyici bir eser olduğunu söyleyebilirim.

Athena

Okan'da Athena çıktı . Bir parçaları çalıntıymış. Rezil oldular. Ama farkında değiller.

TOZA SOR

Süper İnanılmaz, John Fante'nin müthiş eseri .
Şu ana kadar yazılmış en samimi roman. En iyisimi tartışılır ama mükemmel.  Daha samimisini okumadım.

CBÜ



Okuyan öğrencilerin daha okurken karşı oldukları güzel okul, insanlar bilmez binaların anlamadığını,
insanlar bilmez, binalara ruhu insanların kattığını. Binaya , mekana , iklime, gereksiz olan kişilere takılma. Sen ruh ver onlara. Senin yılların geçtiyse ve seni çok üzecek anıların yoksa sıkıca sarın. Çünkü eğer geçerli bir nedenin yokken inkar eersen yaşadığın mekanı, o mekan yıkıldığında (şu an eski kantin ve bina yıkılıyor), onlar da seni hatırlamaz. KENDİSİNE SAĞLAMKEN SAYGI DUYMAMIŞSAN O BİNA YIKILDIKTAN SONRA HİÇ SÖZ ETMEZ SENDEN . TOZLARINDA BİLE NAMIN DUYULMAZ...

bal koruluk



uleeeeeeennnnnnn

Olmaz böyle birşey, Ufuk'un bana ''sigara içmemek bana çok şey kaybettirdi'' dediği mekan. 6 yılımın geçtiği okulum. Hazılık bebesiyken girdiğim okulumda dibine kadar yaşadım. Bunlarda yazılır elbet.
Selamlar B.A.L

radyo tiyatroları

şiddetle taviye ediyorum. Ipod ya da mp3 player takıp müzik dinlemeye göre daha zevkli olan bir uğraş. İnternetten indirebiliniyor. Keşke daha çok olsa

Kitaplar

Charles Dickens'tan iki şehrin hikayesi budur işte ! Okudum, tavsiye ediyorum. Gerçekten çok etkileyici. Daha sonra bu kitap hakkında yazacağım.

GİT BAHAR

Çekil bu gölgeli yolda gezinme,
Bahar bakişlarin yine pek sarhoş.
Yanilip gönlüme misafir inme.
Kapisi kilitli, mihrabi bomboş

Mabettir orasi, meyhane değil...

Işiklar, kokular, sesler, çiçekler...
Ömrünün her günü bir başka düğün,
Bülbüller koynunda açtı çiçekler
Güller dökülürler göğsüne bütün!..

Gerçekten güzelsin, efsane değil:

Altınlı başında papatya niçin?
Sarı saçlarına pembe gül takın
Git bahar...Gönlümde ibadet için,
Diz çöken kızları ürkütme sakın,

Kalbime girme, o kaşane değil!..

Git bahar, git bahar ! Uzaklarda gül,
Denize renginden bırak hediye,
Ufuklarda gezin, semaya süzül...
Kalbime sokulma "Peymane!" diye,

Gördüklerin kandil, peymane değil!
Halide Nusret Zorlutuna

ATATÜRK'ÜN GERÇEK SESİ

Atamızın gerçek sesi yayınlandı. Son derece tok ve güçlü. Neden bu kadar gecikti? Ya da hani şu manavda bulıunma hikayesi. Yok manav çırağı olan çocuk tam bu filmleri yok edecekken yetişilmiş falan. Bence işin içinde başka birşey var.

Cumhuriyet Bayramı

29 Ekim 2010 Cuma günü Cumhuriyet Bayramı kutlandı. Ülkeyi yıkmayı isteyen ve onları pasif olarak destekleyen tüm şerefsizlere rağmen bir yılı daha devirdik.
Nice yıllara...

Bu Blogda Ara

İzleyiciler